MS Nedir?

Özellikle beyin ve uzantısı olan omirlik de beyaz madde yapıları hastalanır. Beyaz madde, santral sinir sisteminin kendi içerisinde ve bu bölüm ile vücudun diğer bölümleri arasında iletişimi sağlayan sinir liflerinden oluşur

Toplumumuzda MS hastası sanıldığından çok daha fazladır. Maalesef MS hastalığı tehlikeli ve ölümcül bir hastalık olarak bilinir. MS hastalığı, tabi ki basit bir hastalık değildir. Fakat iyi bir tedavi ve tetikleyici unsurlara dikkat edilirse, yaşam kalitesini fazla etkilemez. MS hastalığı genelde 20-40 yaş arasını yani gençleri tutar. Bu yaş çalışmanın en verimli olduğu yaştır. kadınlarda biraz daha sıktır. Merkezi sinir sistemini yani beyni, omirliği ve göz sinirini tutar. Hasar oluşan yere göre belirti değişir.

Bu belirtilerden çok kısa olarak bahsedersem. Bunlar;

  1. Görmede bozukluk ve kayıp,
  2. Ellerde veya kollarda güç kaybı, his kaybı, iğneleme … vs.
  3. Çift görme, yürümede bozukluk, konuşmada bozukluk,
  4. Depresyon, aşırı sinir gibi psikiyatrik belirtiler,
  5. Mesane ve bağırsak fonksiyon bozuklukları. Yani idrar ve dışkılamada bozukluklar olur.

Yukarıdakiler belli başlı belirtilerdir. MS hastalığı herkeste aynı şiddetle olmaz. Zaten hastalığın prognozu yani gelişimi de farklıdır. Bazı türleri çok ağır seyreden ve ilk atakta hasar bırakır. Fakat genelde ataklar iyi tedavi ile kontrol altına alınır ve tedaviye giren hastanın atak sıklığı ve şiddeti azalır.
Yine bazen MS hastalığı, hiçbir belirti vermez. Tesadüfen başka bir hastalık için tetkik yapılırken ortaya çıkar..

Bu hastalığın tedavisini kısaca özetlersem;

  1. Atak tedavisi:Sadece ataklar sırasında kullanılan tedavilerdir. Ortaya çıkan atağın kısa sürmesi ve tam olarak düzelmesi için yüksek doz kortizonlar kullanılmaktadır. Tedaviye yanıta veya atağın şiddetine göre bu tedavi izleyen haftalarda tekrarlanabilir.
  2. Koruyucu tedavi:Bu ilaçlar atakların tekrarlamasını azaltıp, beyin MR’larında yeni plakların oluşmasını engellemektedir. Bu tedaviler sayesinde hastalar uzun yıllar ataksız kalabilmektedir. Son yıllarda yurt dışında bu yönde bir çok ilaç piyasaya çıkmıştıt.Koruyucu tedavi ülkemizdede başarı ile yapılmaktadır .

MS TANISI KONDUKTAN SONRA UYGULANAN KORUYUCU TEDAVİ ATAKLARI BÜYÜK ORANDA ÖNLER.

  1. Belirti giderici tedaviler:Hastanın yakınmalarına göre kullanılabilecek ilaçlardan (ağrı kesiciler, depresyon, kas gevşetici, iktidarsızlık, kronik yorgunluk, idrar kaçırmayı önleyen ilaçlar ve epilepsi ilaçları gibi) oluşmaktadır. 
  2. Fizyoterapi: MS hastalarında en az ilaç tedavisi kadar önemlidir. Hastalarda sık olarak izlenen güç kayıpları, dengesizlik, ellerde beceriksizlik ve kas sertlikleri (spastisite) etkin bir fizyoterapi ile önlenebileceği gibi ayrıca giderilebilir. MS hastalığı günümüzde tedavisi ve kontrolü kolay bir hastalık haline gelmiştir.

Hastanında dikkat etmesi gerekenleri kısaca özetlersem;

  1. Bu hastalık 20-40 yaş arasını etkiler. Yani genç, erişkin hastalığıdır. İleri yaşta atak görülme olasılığı çok düşer. Bu süre içinde hastanın tüm yaşantısına dikkat etmesi doktoru ile iletişimini koparmaması gerekmektedir.
  2. Aşırı yorgunluk, aşırı stres, vs.. bu hastalığı tetikler.
  3. Hastanın mümkün olduğunca özellikle kış aylarında ağrı enfeksiyon almamaya dikkat etmesi gerekmektedir. Peki ne yapması gerekir. Kışa girişte grip aşısı olunmalı ve kış aylarında üşütmemeye, yaz aylarında aşırı güneşe çıkmamaya, terli terli sıcak ortamdan soğuk olan klimalı ortama geçmemeye … vs dikkat etmek gerekir.
  4. MS hastalığı kesinlikle çalışmaya engel bir hastalık değildir. Bu hastalık çok ender olarak tedaviye rağmen kişiyi sakat bırakır ve yatağa bağlar. Büyük oranda tedaviye iyi sonuç alınır
  5. Hasta vücut direncini arttırıcı yönde beslenmeli gerekirse takviye almalıdır
    Yukarıda bahsettiğim gibi, MS hastaları aslında hepimizin uyması gereken kurallara uymalıdırlar. Özetle, vücut direncini düşürecek her türlü olaydan kaçınmalıdırlar.

Düzgün bir hayat ve iyi bir tedavi ile MS hastaları, gönül rahatlığı ile işlerinde çalışmalı, günlük aktivitelerinden geri kalmamalıdırlar.

MS Hastaları Çalışabilir Mi?

Daha önceden hiçbir şikayeti olmayan hastanın, görme bozukluğu veya kaybı oluyor ya da bir tarafı tutmuyor.Doktora gidiyor ve MS hastası olduğunu öğreniyor.Bu hastanın psikolojisi açısından  bir ykım olur.Çünkü bu hastalık maalesef halk açısından çok kötü sonuçlara götüren bir hastalık olarak bilinir. Hasta hastalıkla ilgili okuduğu bilgilerin en kötü sonuçlarını kendinde bulacakmış gibi düşüncelere kapılır..En iyi ihtimalle sakat kalacağını yada öleceğini düşünür., hastalıkla ilgili okuduğu bilgilerin en kötü sonuçlarını kendinde bulacakmış gibi düşüncelere kapılır. Hatta bazen doktor doktor gezme ve hastalığı kabullenmeme tedaviyi aksatır. Benim kişisel önerilerim şunlardır.

1-MS hastalığı genelde tedaviye olumlu sonuç verir. Hastanın doktoruna güvenmesi, yakın takip ve iyi bir tedavi hastalığın olumsuz etkilerini yok eder.Hasta bir hekime güvenmeli sık doktor değiştirmemelidir.

2-Bu hastalık 20-40 yaş arasını etkiler. Yani genç, erişkin hastalığıdır. İleri yaşta atak görülme olasılığı çok düşer. Bu süre içinde hastanın tüm yaşantısına dikkat etmesi doktoru ile iletişimini koparmaması gerekmektedir.

3-Aşırı yorgunluk, aşırı stres, alkol sıgara, sık sık enfeksiyon hastalığı geçirmek…vs.. bu hastalığı tetikler.

4-Hastanın mümkün olduğunca özellikle kış aylarında ağrı enfeksiyon almamaya dikkat etmesi gerekmektedir. Peki ne yapması gerekir. Kışa girişte grip aşısı olunmalı ve kış aylarında üşütmemeye, yaz aylarında aşırı güneşe çıkmamaya, terli terli sıcak ortamdan soğuk olan klimalı ortama geçmemeye … vs dikkat etmek gerekir.

5-MS hastalığı kesinlikle çalışmaya engel bir hastalık değildir. Bu hastalık çok ender olarak tedaviye rağmen kişiyi sakat bırakır ve yatağa bağlar. Büyük oranda tedaviye iyi sonuç alınır.

Yukarıda bahsettiğim gibi, MS hastaları aslında hepimizin uyması gereken kurallara uymalıdırlar. Özetle, vücut direncini düşürecek her türlü olaydan kaçınmalıdırlar.

Düzgün bir hayat ve iyi bir tedavi ile MS hastaları, gönül rahatlığı ile işlerinde çalışmalı, günlük aktivitelerinden geri kalmamalıdırlar.

Dr. Serdar DAĞ