Yeni Tedavi Yöntemleri

Beyin ve sinir sisteminin gizemi henüz tam olarak çözülmüş değildir. Birçok hastalığın tam oluşma mekanizması ve dolayısıyla tedavisi yapılamamaktadır. Zaten bir hastalığa sebep olan etken kesin bulunamazsa tedavisi de mümkün olmaz. Alzheimer, ALS…gibi çağımızda hepimizi tehdit eden birçok hastalık henüz tedavi edilebilmiş değil. Düşünsenize bir ömür boyu çalışıyorsunuz, çabalıyorsunuz, bir birikim yapıyorsunuz, sonra alzheimer başlıyor. Hiç bir şeyin farkına varmadan, en sevdiklerini tanımadan dünyadan bir haber başkasına muhtaç ömrünün diğer bölümünü geçiriyorsunuz.

Genç kalmaktan anladığımız ne?: Fiziken genç görünme, yüksek seks performansı…vs. Genç tabii ki kalalım. Genç görünüp alzheimer olmak veya felç olmak, Parkinson olmak sizi ne kadar memnun eder?

Birçok kişi sağlıkla ilgili yeni yeni tezler öne sürmekte. Onu ye, bunu yeme, bu faydalı, şu faydasız, sakın yemeyin…Her yıl moda bir yaklaşım. İNSAN VÜCUDUNUN DOĞRU İŞLEYİŞİ İÇİN DEĞİŞKEN KURALLAR YOKTUR. TEK GERÇEK VARDIR. O DA EN KÜÇÜK YAPI TAŞIMIZ OLAN HÜCRELERİMİZİN YAPISINI KORUMAK VE VÜCUDUN SAVUNMA MEKANİZMASINI HEP YÜKSEK DÜZEYDE TUTMAK. Bunun için düzgün beslenme, vücudumuzdaki eksik maddeleri yerine koyma, düzenli spor yapma ve düzenli yaşam biçimi hep etkendir. Tabii ki genetik mirasımızı da unutmamamız gerekir.

Vücudumuz her türlü hastalıkla mücadele etme yeteneğine sahip kusursuz bir sistemdir. Yaşadığımız süre içinde, bünyemize zarar verecek birçok etkenle karşı karşıya kalırız. Mikroplar, kanser yapıcı maddeler, fazla miktarda üretilen serbest radikaller….vs bünyemizi sona yaklaştıran etkenlerdir. Sağlam bir vücut tüm bu etkenleri zararsız hale getirecek  savunma mekanizması ile donanmıştır. Bu savunma mekanizmalarının zarar görmeye başlaması ile hastalıklar başlar.

BİZ ŞU ANDA SAVUNMA MEKANİZMASININ  BİR ŞEKİLDE BAŞ EDEMEDİĞİ HASTALIKLARIN OLUŞ MEKANİZMASINI BİLE ÇÖZMÜŞ DEĞİLİZ. AMA HASTALIKLARI YOK EDEN SAVUNMA MEKANİZMAMIZI GÜÇLÜ TUTMAK VE HASTALANMAMAK ELİMİZDE……İŞTE GENÇ KALMANIN SIRRI BURADA GİZLİ. ESTETİK YAPTIRARAK, MODA BESLENMELERLE ZAMAN HARCAYARAK HASTALIKLARDAN KURTULAMAZSINIZ!!!!YENİ TEDAVİ YÖNTEMLERİNİN AMACI HASTALANMADAN  HASTALIKLARIN OLUŞMASINI ENGELLEMEYE ÇALIŞMAKTIR.

Ben sizlere son zamanlarda gelişmiş ülkelerde  vücudumuzu hastalıklardan korumak için uygulanan tedavilerden kısaca bahsetmek istiyorum.

GLUTATYON

Yaşlılık kaçınılmaz  bir sondur ve aslında doğumdan itibaren başlayan bir süreçtir.Yaşlılığı başlatan, nefes aldığımız sürece hücrede oluşan serbest radikallerdir. Serbest radikal vücudumuzda ne kadar az olursa o kadar hastalıksız ve geç yaşlanırız. Fazlası hücreye zarara verir ve yaşam şifremizi kodlayan DNA’ya zarar vererek kanser, şeker, damar sertliği, alzheimer, parkinson…gibi birçok hastalığı başlatır.

VÜCUDUMUZDA SERBEST RADİKALLERİ YOK EDEN EN GÜÇLÜ MADDE GLUTATYONDUR. NORMALDE VÜCUDUMUZ HER GÜN 10 GR. GLUTATYON SENTEZLEDİĞİ HALDE BU MİKTAR BİLE YETERSİZ KALMAKTADIR.BUNUN İÇİN YAŞADIĞIMIZ SÜRECE GLUTATYON GEREKLİDİR.

  1. Karaciğerde üretilen glutatyon, ağır metallerin detoksifiye edilmesine yardımcı olur, kan hücrelerinin bütünlüğünü korur ve hücre zarları boyunca amino asitlerin taşınmasına yardımcı olur.

2. Glutatyon, sağlıklı kalmak ve hastalığı önlemek için ihtiyacınız olan en önemli maddedir. Yaşlanma, kanser, kalp hastalığı, demans ve diğer kronik hastalıkların önlenmesi için bir anahtardır.

3. Glutatyon, vücudun hastalığa ve hastalığa karşı ilk savunma hattına yardım etmede kritik öneme sahiptir. “Bağışıklık sistemi” enfeksiyonlarla savaşma işini yapar; ayrıca kanser ve diğer hastalıkların önlenmesinde bağışıklık sistemini destekler.

4. Oksidatif stresi azaltır: Oksidatif stres, serbest radikallerin üretimi ile vücudun onlarla mücadele kabiliyeti arasında bir dengesizlik olduğu zaman oluşur. Aşırı oksidatif stres seviyeleri, birden fazla hastalığın öncüsü olabilir. Bunlara diyabet, kanser ve romatoid artrit, alzheimer, parkinson…vs. dahildir. Glutatyon, oksidatif stresin etkisini azaltmaya yardımcı olur.

Journal of Cancer Science and Therapy’da aktarılan bir makalede, glutatyon eksikliğinin kansere neden olabilecek oksidatif stres düzeylerinde artışa neden olduğu belirtildi. Ayrıca yüksek glutatyon düzeylerinin kanser hücrelerinde antioksidan düzeylerini ve oksidatif strese direncini artırdığını belirtti.

5. Alkollü ve alkolsüz yağlı karaciğer hastalığında hücre hasarını azaltır. Karaciğerdeki hücre ölümü, glutatyon da dahil olmak üzere antioksidanların eksikliği ile daha da kötüleşebilir. Bu hem alkol kullananlarda hem de alkol kullananlarda yağlı karaciğer hastalığına neden olabilir. Glutatyonun, alkolik ve alkolsüz kronik yağlı karaciğer hastalığı olan bireylerin hücrelerini iyileştirdiği gösterilmiştir.

6. Yaşlı bireylerde insülin direncini artırır. İnsanlar yaşlandıkça daha az glutatyon üretirler. Baylor Tıp Fakültesi araştırmacıları, yaşlı bireylerde kilo kontrolü ve insülin direncinde glutatyonun rolünü keşfetmek için hayvan ve insan çalışmalarının bir kombinasyonunu kullandı. Çalışma bulguları, düşük glutatyon düzeylerinin, daha az yağ yakma ve vücuttaki yüksek yağ depoları oranları ile ilişkili olduğunu gösterdi.

7. Periferik arter hastalığı olan kişilere faydalıdır. Periferik arter hastalığı, periferik arterler plakla (damar içindeki pıhtıyla) tıkandığında oluşur. Genellikle bacaklarda olur. Bir çalışma, glutatyonun dolaşımı geliştirdiğini ve çalışma katılımcılarının uzun vadede ağrıdan uzak kalma yeteneğini artırdığını bildirdi.

8. Parkinson hastalığının semptomlarını azaltır. Parkinson hastalığı merkezi sinir sistemini etkiler ve tremor gibi belirtilerle tanımlanır. Parkinson hastalığının halen hiçbir kesin tedavisi yoktur. Daha eski bir çalışmada glutatyonun titreme ve sertlik gibi semptomlara olumlu etkileri belgelenmiştir. Daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, bu olgu sunumu, glutatyonun semptomları azaltmaya yardımcı olabileceğini ve bu hastalığı olan kişilerin yaşam kalitesini artırdığını düşündürmektedir.

9. Otoimmün; yani Romatizmal hastalıkla mücadelede yardımcı olabilir. Bu hastalıklar, romatoid artrit, çölyak hastalığı ve lupus..gibi romatizmal hastalıklardır. Bir çalışmaya göre, glutatyon vücudun immünolojik tepkisini uyararak veya azaltarak oksidatif stresin azalmasına yardımcı olur. Romatizmal hastalıklar, spesifik hücrelerde mitokondridere saldırır. Glutathione, serbest radikalleri yok ederek hücre mitokondrisini korumak için çalışır.

10. Otizmi olan çocuklarda oksidatif hasarı azaltabilir.Tıp Bilimleri Monitöründe rapor edilen bir klinik araştırma da dahil olmak üzere birçok çalışma, otizmi olan çocukların beyninde daha yüksek seviyelerde oksidatif hasar ve düşük glutatyon seviyelerine sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Cıva gibi maddeler otizm olan çocuklarda nörolojik hasara duyarlılığı artırmıştır.

11. Solunum yolu hastalıklarının semptomlarını azaltabilir. N-asetilsistein, astım ve kistik fibroz gibi durumların tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Bir uçucu madde olarak, mukusun inceltilmesine yardımcı olur. Enflamasyonu da azaltır. N-asetilsistein glutatyonun yan ürünüdür.

12. Alzheimer hastalığında kullanılmaya başlanmıştır. ABD’de glutatyon, Parkinson hastalarında yardımcı ilaç olarak denenmektedir. Parkinson hastalarında, glutatyon seviyeleri beyinde, özellikle substantia nigra’da (dopamin hücrelerinin kaybolduğu alan) daha düşüktür.

Bir antioksidan olarak çalışmasına ek olarak, glutatyon, hücrenin enerji üreticileri olan mitokondriyayı destekleyebilir. Bu, hücre ölümünü önleyebilir; yani glutatyonun parkinsonun ilerlemesini yavaşlatacak veya durdurabilecek bir ajan olarak çalışabilir.

Bu yüzden GLUTATYON, son yıllarda  hastalık önlemede ve hastalıklarla savaşta yardımcı olarak  hekimler tarafından sıkça kullanılmaktadır. Günümüzde, vücudumuzdaki serbest radikal miktarı ve glutatyon miktarı kan değerlerinden tespit edilmektedir. Alacağımız glutatyon miktarını bu değerlere göre hekimler ayarlayabilirler.

Dr. Serdar DAĞ