Hiçbir evlat, anne-babasına Alzheimer hastalığını yakıştıramasa da belirtiler ciddiye alınmalıdır. İleri yaşta artan unutkanlık, cinsel eğilimler aileler tarafından önemsenmeli ve hasta hemen bir nöroloji uzmanına götürülmelidir
Latincede demans, işlev gören zihnin yitirilmesi demektir. Entelektüle (düşünme) fonksiyonların kaybıdır. Genelikle orta yaş ve orta yaşın ileri evrelerinde görülmeye başlar. Alzheimer, demansın en çok görülen türlerinden biridir. Görülen bunamanın yarısından fazlasını Alzheimer tipi demans oluşturur. Bu demans türünde hücre ölümü olur ve hücreler arasında zararlı tahribat yapan maddeler birikir. Vasküler demans, beyni besleyen damarların daralması ve tıkanması sonucu, beynin yeterince beslenememesine bağlı olarak ortaya çıkan demanstır. Bu durumu az sulanan bir bahçeye benzetebilirsiniz. Ayrıca beyinde fazla sıvı birikmesiyle oluşan bir diğer demans türü de normal basınçlı hidrosefali dediğimiz demans türüdür. Bu demans türünde ayrıca yürüme çok yavaş olur ve diğer hareketler de yavaşlar, idrar kaçırması olur. Beyindeki sıvının operasyonla alınmasıyla hastalık belirtileri düzelmeye başlar. Bu operasyon bir boruyla beyindeki suyun karına aktarılmasıdır. Bunun haricinde bazı enfeksiyonlara bağlı olarak ortaya çıkan ve kişide demans haricinde başka bulgular da veren türler de bulunur.
DEMANS NASIL ANLAŞILIR?
Demansa neden olan etkenleri günümüzde tam olarak bilememekteyiz. Demans hastalığı ilerleyici bir hastalıktır fakat; beyinde çeşitli sebeplerle oluşmuş hücre hasarları, kalıtsal durumlar, kötü yaşam biçimi, düzensiz beslenme, kanda bazı maddelerin fazlalığı veya azlığı, aşırı stres, bazı viral enfeksiyonlar, sporsuz yaşam gibi etkenlerin demansın oluşumunda etkili olduğu düşünülmektedir. Demans ve alzheimer belirtileri, bu hastalığa yakalanan anne-babanın çocukları tarafından geç fark edilir. Çünkü hiçbir evlat bu durumu anne babasına yakıştıramaz. Her şeyi öğrendiği, örnek aldığı tüm yaşam boyunca akıl danıştığı büyüğünün aşağıdaki sıraladığım belirtilerini kabullenemez, bir bahane bulur. Ama gerçekle yüzleşmek bir doktor kontrolüne götürerek basit bir testten geçirmek, hastalığın erken teşhisini sağlar.
DİKKAT ÇEKEN İLK BELİRTİ UNUTKANLIK: Hasta, yakın geçmişi unutur. Eskiyi en ince ayrıntısına kadar hatırlar. Bu yüzden hasta yakınları, hasta için ‘Hiçbir şeyi yok! Eskileri benden bile daha iyi hatırlıyor’ düşüncesiyle yanılgıya düşer. Hasta başlangıçta gözlüğü bıraktığı ya da parasını koyduğu yeri veya arkadaşlarının adını hatırlamamaya başlar. Unutkanlık zamanla ilerleyerek hastanın yaşantısını zora sokar.
UYGUNSUZ CİNSEL DAVRANIŞ: Cinsellik, doğal hayatın önemli bir parçasıdır. Cinsel istek, demanslı hastada da devam edebilir. Hastanın kendini engelleme duygusu zayıfladığı için ilk zamanlarda, cinsel ağırlıklı konuşma, karşı cinse müstehcen imaların yanı sıra hastalığın ilerleyen dönemlerinde toplum içinde soyunma, cinsel organını elleme gibi belirtiler görülebilir.
ÖFKE VE SİNİRLİLİK: Öfke, yoğun duygusal bir tepki, sinirlenmek ise biraz daha ılımlı bir tepkidir. Eğer hastanın hafif sinirli bir hali yakınları tarafından fark edilmezse; duygular öfkeye doğru tırmanır. Hasta, kendisine ve çevresine zarar verebilir.
LAKAYITLIK VEYA DEPRESYON: Bu tür hastalarda motivasyon eksikliği, oturup boş boş bakma ve dünyadan kopma duygusu vardır. Demanslı hastalarda depresyon da sıkça görülür. Sinirlilik, sıkıntı, uykusuzluk, sık sık ağlama nöbetleri veya aşırı uyku gibi belirtiler de olabilir.
PEŞİNDEN AYRILMAMA VEYA TALEPTE BULUNMA: Bu durum sıklıkla terk edilme korkusu nedeni ile ortaya çıkar. Hasta gün boyunca yaşamını yönlendirmesi için yakınlarından yardım ister ve daima bir şeyler talep eder.
TAKINTI, ŞÜPHE VE PARANOYA: Takıntıda ne kadar mantık yürütüp ikna edilmeye çalışılsa da hastada değiştirilemeyen ve düzeltilemeyen yanlış inançlar vardır. Şüpheciliğin özelliği; ikna olmamak ve güvensizliktir. Ayrıca demanslı hastalarda, birinin kendini izlediği ya da öldürmek istediği gibi paranoyalar çok sık görülür.
UYKUSUZLUK: Uyku bozukluğu sıkça görülür. Hasta, aşırı uyuduğu gibi günlerce uykusuz da kalabilir. Uykusuzluk, hafızanın daha da zayıflamasına ve sinirliliğe yol açar. Özellikle Alzheimer tipi demansta yıllar içinde durmaksızın ilerleyen entelektüel yıkım sonucunda hasta tuvalet ihtiyacını, yeme-içme gereksinimini ve kişisel temizlik yeteneğini kaybeder. Yakınlarına bağımlı hale gelir.
DEMANSTAN KORUNMAK İÇİN NE TÜR GIDALAR TÜKETMELİYİZ?
Et, tavuk, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri, B12 yönünden oldukça zengindir. Kuru baklagiller, yağlı tohumlar, tahıllar ve koyu yeşil yapraklı sebzeler ise; yine demans riskini azaltan, B12 dışındaki B grubu vitaminlerden yana zengindir. Demans hastalarında özellikle eksikliği görülen B9 (folat /folik asit) ise; mercimek, kuru baklagiller, ıspanak ve brokolide çok iyi miktarlarda bulunur. B6 da demans hastalarında eksikliği oluşan bir başka vitamindir. B6 için iyi kaynaklar ise; ton ve somon balığı, hindi eti, patates, ıspanak ve muzdur. Yapılan çalışmalara göre, Omega 3 yağ asitlerinden DHA ile demans arasında ilişki bulunmuştur. DHA düzeyleri yükseldikçe demans riski azalmaktadır. DHA, soğuk sularda yaşayan somon ve ton gibi yağlı balıklarda bulunur.
DEMANSIN TEDAVİSİ VAR MIDIR?
YAŞAM süresinin artmasıyla beraber tüm dünyada sorun haline gelen demans ve en sık görülen Alzheimer’ın günümüzde tedavisi maalesef yapılamamaktadır. Fakat nedenleri ile ilgili çalışmalarda tedaviye yardımcı olacak ipuçlarına erişilmeye başlanmıştır. Bir hastalığın tedavisinin olabilmesi için, hastalığa sebep olan etkenlerin kesin olarak bilinmesi gerekir. Bir hastalığın sebebi tam olarak bilinmiyorsa tedavisi de mümkün değildir. Günümüzde demans tedavisi semptomlara yani belirtilere yöneliktir. Son yıllarda özellikle Alzheimer ile ilgili birçok çalışma ve tedavi seçenekleri denenmektedir. Tek amaç bu hastalığın ilerlemesini önlemek ve zarar veren hücrelerin ölümünü engellemeye çalışmaktır.
ALZHEİMER HASTALIĞINDA KÖK HÜCRE TEDAVİSİ
KÖK hücre son yıllarda birçok hastalığın tedavisinde umut ışığı olmuştur. Uygulanan teknikler her geçen gün gelişmektedir. Çeşitli metotlarla uygulanan kök hücre tedavilerindeki amaç, ölmeyen hücreyi kurtarmak ve organların işleyişini devamlı hale getirmektir. Özetle hasarlı dokuyu onarmaktır. Bu tedavi yöntemlerinden kök hücre salınımını artıran doğal bitki özlerinden elde edilen bileşenlerle, beyinde oluşan hasarların onarılmasının modern tıpla mümkün hale geleceği düşünülmektedir. Bir örnek verecek olursak bu hastalık için Amerika’daki bir merkezde yirmi beş yıllık bir çalışmayla doğal bitki özleriyle herhangi bir kimyasal madde kullanmadan ve insan organlarına zarar vermeden insanın kendi kök hücresini arttıran ilaç çalışmaları yapılmıştır. Bunun gibi dünyanın birçok yerinde bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. İnsanın kendi kök hücrelerini artıran bazı bitkilere örnek verirsek; Kır iğdesi, Mavi–Yeşil Alg, Aloe, Kabarcıklı Alg, Panax Notoginseng’dir.