Koronavirüs aşılarının felç yaptığı ile ilgili şehir efsaneleri dolaşmaktadır. Yapılan hiçbir çalışmada şu anda dünyada uygulanan aşılarla felç arasında bir ilişkiye rastlanılmamıştır. Bu tarz asılsız söylemler yüzünden aşı olmaktan vazgeçmeyin, aşıdan başka etkili silahımız yok
Son dönemde Covid-19 etkeninin yol açtığı ve bütün dünyayı etkisi altında bırakan hastalıkla mücadele için yapılan aşılardan bazılarının inmeye yani felce yol açtığına dair asılsız söylemler bulunmaktadır. Sırf bu yüzden aşı olmaktan çekinen bir hasta grubu maalesef oluşmuştur. Şunu iyi bilmek lazım ki şu anda pandemiyle mücadelede elimizdeki en etkili araç aşıdır. Yapılan hiçbir çalışmada dünyada uygulanan aşılarla inme arasında bir ilişkiye rastlanmamıştır. Felç (inme) zaten ülkemizde ve dünyada sık görülen bir rahatsızlıktır. Ben bu yazımda size kısa olarak inmeden bahsetmek istiyorum… Felç, halk dili ile inme, beyni besleyen damarların tıkanması veya kanaması sonunda oluşur. İnsanın düşünmesi, düşündüğünü uygulayabilmesi, hareketi; beyninin ve sinir sisteminin kontrolündedir.
Beynin herhangi bir bölgesinde hasar oluşmuşsa, vücutta o bölgeyi ilgilendiren alanda da hasar oluşur.
Örneğin; birden bire vücudun bir tarafı tutmaz, konuşma bozulur, şuur gider.
İSKEMİK FELÇ
İskemik felç, beynin oksijensiz kalmasıdır.
Felç vakalarının yüzde 85’ini bu türdeki felçler oluşturmaktadır. İskemi demek; beynin damarlarının çeşitli nedenlerden dolayı beyin dokusunu besleyememesi demektir. İskemik felcin sebebi; beyne giden atar damarların daralması veya tıkanmasıdır, bu durum da kan akışının ciddi ölçüde azalmasına yol açar. Dolayısıyla beslenmeyen beyin dokusunda hasar ve ölüm gerçekleşir.
HEMORAJİK FELÇ
Hemorajik felç; beyin damarlarının yırtılıp, kanamasına bağlı felç demektir.
Ülkemizde en çok orta yaşta düzenli ilaç kullanmayan hipertansiyon hastalarında görülür. Gençlerde ise en sık gördüğümüz beyin kanamasının sebebi beyni besleyen damarın ince bir çıkıntı oluşturması, ki buna anevrizma denir ve bu anevrizma çıkıntısının patlamasıdır.
Nadir de olsa beynin hemorajlarının sebebi, doğumdan itibaren kişide bulunan, anormal bir şekilde ince olan kan damarlarının bir araya gelip küme oluşturması ve bu kümenin yırtılması olabilir.
Bu arada pek çok etken felç oluşmasına zemin hazırlar, felç riskini artırabilen faktörlerinden bazıları şunlardır:
■ Kalp ve damar hastalıkları: Aile bireylerinden biri ya da birkaçında felç ya da kalp krizi geçmişinin bulunması…
Her hastalık gibi genetik miras önemlidir.
Ailesinde felç hastalığına yakalananlar daha fazla dikkat etmelidir; kalp yetmezliği, kalp çalışma düzeninin bozulması gibi etkenler felce zemin hazırlar.
■ Şeker hastalığı: Şeker hastalığı hastaları diyetine ve ilacına dikkat edip düzenli spor yaparlarsa bu risk onlar için geçerli değildir.
■ Obstrüktif uyku apne sendromu:
Uykuda solunum yolundaki tıkanmaya bağlı nefeste kesilmeler olur, başta beyin ve kalp olmak üzere vücudumuz yeterli oksijen alamaz.
■ Yüksek kolesterol düzeyi: Son zamanlarda kolesterol ilaçların alınmaması konusunda yanlış bilgiler verilmektedir.
Bu durumda hastaların büyük çoğunluğu ilaç almamakta veya bırakmaktadır.
Özelikle kötü huylu kolesterol yüksekse mutlaka doktora kontrolünde ilaç alınmalıdır.
■ Fazla kilolu veya obez olmak
■ Yüksek tansiyon
■ Hareketsiz yaşam
■ Fazla alkol tüketimi
■ Uyuşturucu bağımlılığı
■ Sigara kullanmak veya pasif içicilik
■ 55 yaş ve üzeri olmak
■ Erkek olmak… (Kadınlara göre erkekler daha çok felç geçirmektedir.)
ÇOĞUNLUKLA FELÇ GELECEĞİNİ ÖNCEDEN HABER VERİR
BÜYÜK çoğunlukta felç insana yaptığı uyarılarla geleceğini haber verir. Bunun için koruyucu tedavi çok önemlidir. İnsan hayatını tehlikeye sokan ve ölümle sonuçlanan veya kalıcı hasara yol açarak kişiyi yatağa bağlayan felç hastalığı oluşmadan önce, hastaların çoğunluğunda geçici iskemik atak denilen geçici felç oluşur. Geçici felçte, ani başlayan ve bir süre devam eden, hiçbir hasar bırakmadan sona eren belirtiler oluşur. Bu belirtiler; ani gelişen ve sonra düzelen görme kaybı, konuşamama, baş dönmesi, çift görme, düşme belirttileri ve vücudun bir tarafında oluşan kuvvet, his kaybıdır. Geçici felç belirttileri genelde önemsenmez ve tansiyon yüksekliği, aşırı yorgunluk, sinir bozukluğu gibi nedenlere bağlanır. Fakat bu belirtilerin ardından kalıcı felç görülme olasılığı çok yüksektir. Mutlaka bir doktora gidilmesi, koruyucu tedavi yaptırıp felçten korunulması gerekir. Orta yaşta kalıcı felç geçirme olasılığı diğer yaşlara oranla çok daha fazladır. Vücudumuzun tüm organları beynimizden çıkan sinirler sayesinde görevini yaparlar. Aynı zamanda beyin bu organların ve organ sistemlerinin çalışmasını ve işleyişini kontrol eder. Kısaca konuşmamız, görmemiz, kalbimizin atması gibi yaşamsal fonksiyonlarımız beyin tarafından sağlanır ve kontrol edilir.
ÖLÜME SEBEBİYET VEREBİLİR
Felç belirtilerinin bazıları şunlardır:
■ Kol, bacak, yüz ve özellikle vücudun tek tarafında güç kaybı, hissizlik veya zayıflık.
■ Konuşmada ve anlamada zorluk çekme.
■ Sersemlik ve yürümede denge kaybı.
■ Tek gözde veya her ikisinde görmede zorlanma, göze perde inmesi, bulanık görme veya çift görme
■ Yürümede zorlanma
■ Denge veya koordinasyon kaybı,
■ Baş dönmesi,
■ Anı gelişen, sebebi bilinmeyen şiddetli baş ağrısı Bu belirtiler görülürse hemen ambulans çağırılmalıdır. Hasta hastaneye ne kadar erken ulaştırılırsa hayatta kalma ve hasar görmeme şansı o kadar artacaktır. Geç kalınırsa ölüme bile sebebiyet verebilir
FELÇLİ HASTALARDA TEDAVİ YÖNTEMLERİ
FELÇLİ hastalarda tedavi yöntemleri genelikle beyne kan akımının durması (iskemi) veya beyinde kanamanın olmasına (hemoraji) göre ikiye ayrılır. İkisinin de tedavisi farklıdır. Ama ben bu yazımda; daha önceden oluşmuş felcin, yani belirttiğimiz belirtileri olan hastaların hayatında oluşan zorlukların hafifletebilmesi ve ailesi için neler yapılması gerektiği konusuna değinmek istiyorum. Felcin tedavisi hastanın kendisi ve yakını için maddi manevi uzun bir süreçtir, klasik tedavilerin yanında fizik tedavi, felç tedavisinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Son yıllara kadar hasarlı beyin ve sinir hücresinin bir daha geriye dönmeyeceği yani hiç iyileşmeyeceği söylenirdi fakat yapılan son çalışamalar hasarlı beyin ve sinir hücresinde iyileşmenin olabileceğini göstermiştir.
KÖK HÜCRE TEDAVİSİ
Son yıllarda felç tedavisinde kök hücre uygulamaları bir umut ışığı olmuştur fakat dışarıdan çeşitli yöntemlerle vücuda enjekte edilen kök hücre tedavileri umulduğu kadar iyi sonuç vermemiştir. Beyin ve sinir hücrelerinin iyileşmesi uzun bir süreçtir. Önemli olan her hastalıkla olduğu gibi vücudun kendi iyileşme gücüyle hastalıkları tedavi etmektir. Son yıllarda kök hücreyle ilgili çalışmalar hız kazanmıştır. Fakat kök hücreden kastımız şu; bu kök hücrelerin, insanın kendi kök hücreleri olması ve dokunun bu hücreleri kabul etmeme olasılığının olmaması gerekir. Peki insanın kendi kök hücrelerinin salınması ve beyindeki hasarlı dokuya göçünü nasıl sağlayabiliriz? Öncelikle kök hücrelerinin salınmasını ve dokulara göçünü sağlayan bazı bileşenlerin bir araya gelmesiyle hasarlı dokunun onarılabilme potansiyelinin olabileceğini söyleyebiliriz. Bu bileşenler, 25 yıllık bir çalışma ve araştırma sonucunda bir araya gelerek Amerika gibi ülkelerde sağlık alanında kullanılmaktadır. Amaç vücudumuzun her organında bulunan kişinin kendi kök hücresini aktif hale getirmek ve sayısını arttırmaktır. Yapılan çalışmalar bazı bitkilerin bunu arttırdığını göstermiştir. Bu bileşenler:
■ Kır iğdesi
■ Kabarcıklı Alg
■ Panax Notoginseng
■ Aloe
■ Mavi – Yeşil Alg